Balkanlar’da
Türk edebiyatı,Türklerin bu yerlere adım attıkları
ilk dönemlerden itibaren başlar. Türklerin XIV.
yüzyıldan,XX. yüzyılın başlarına kadar Asya’nın dört
tarafına uzanarak Balkan yarımadasına kadar
yerleşmeleri, başta Bulgaristan olmak üzere,
Rumeli’nin bütün bölgelerinde önemli değişikliklere
yol açmıştır. Herşeyden önce “Rumeli” veya
“Balkanlar” olarak adlandırılabilecek bu
coğrafî bölge (Bulgaristan, Yunanistan(Batı
Trakya),Yugoslavya, Arnavutluk,Avusturya,Macaristan
ve Romanya’nın bir kısmı) asırlar içerisinde Türk
mimarî eserleriyle, Türk kültür ve sanatıyla,
Türk’ün güzel Türkçesiyle, Türk gelenek ve
görenekleriyle, inançlarıyla bezenmiş, bu bölgenin
ayrılmaz unsurları olmuşlardır. Özellikle, başta
Edirne olmak üzere Balkan coğrafyasında Üsküp,
Selânik, Saraybosna, Prizren,Priştine, Sofya,
Belgrad, Filibe,Manastır,Vardar Yenicesi, Serez ve
Kalkandelen gibi Rumeli şehirleri birer kültür
merkezi hâline geldi. Bu şehirler, asırlarca Türk
kültürünü besleyip büyüten, yaşatan gürül gürül
pınarlar oldular. Bugün, bütün bunlardan geriye
kalan nedir ve yeni bir asrın eşiğinde Balkanlarda
Türk dili ve edebiyatı, Türk kültürü ve medeniyeti
adına ayakta kalabilen değerler nelerdir sorusunun
cevabına geçelim ve bu tespitlerimize öncelikle
Bulgaristan’dan başlayalım isterseniz.
Bulgaristan
Türklerinin edebiyatı, aslında Türklerin Rumeli’ne
geçişleri kadar eskiye dayanır. Bu, o kadar eskidir
ki, bugünkü Bulgarca’da, Osmanlı Türklerinin bu dile
hediye ettiği 4-5 bin civarında kelime yaşamaktadır
(1). Hatta Benö Tsonev,“Bulgar Dili’nin Tarihi”
başlıklı eserinde Türkçe’nin Bulgarca üzerindeki
etkisinden bahsederken, bu etkinin sadece
kelimelerden ibaret olmadığını, Bulgarca’da birçok
Türkçe deyimin, atasözünün, özlü sözlerin de
kullanıldığını vurgulamakta ve bir hayli de örnek
vermektedir(2). Bu nedenle, Çağdaş Bulgaristan Türk
Edebiyatı bir bakıma eski Rumeli Türk edebiyatının
bir devamıdır. Yazılı ve sözlü olarak yaşayan bu
edebî geleneğin yakın dönemlerde zaman zaman
kesintilere uğradığı ya da durgunlaştığı görülür.
Böyle bir ortamda ve böyle bir süreçte soyut
anlatımın en kurtarıcı yolu olan şiir, edebiyatta
diğer bütün ifade tarzlarının önüne geçmiştir. Buna
göre Çağdaş Bulgaristan Türk şiirinin başlangıcını
Sofya’lı Âşık Hıfzî’nin; “Plevne Muharebesi
Destanı” adlı manzumesi oluşturur (3). İkinci
Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Bulgaristan
Türklerinin sosyal ve kültürel hayatında köklü
değişmeler oldu. Özellikle çocuk edebiyatında şiir
türü ön plâna çıkar. Komünist rejimin baskıları
günden güne artarken Türk kültürü adına ne varsa
ortadan kaldırılmaya, insanların isimleri
değiştirilmeye, hatta Türkçe konuşmanın
yasaklanmasına kadar gider bu baskılar...
Kaynağını
zengin halk kültüründen alan Bulgaristan Türk
şairleri, şiirlerinde aruzun yanısıra, heceyi ve
serbest nazım tarzlarını benimsemişlerdir. Bu
manzumelerde yer yer Rumeli şîvesinin izlerine
rastlansa da esas itibariyle dil her zaman Anadolu
Türkçesi olmuştur.
Çağdaş
Bulgaristan Türk şiirinin önemli simaları arasında
yer alan ilk isim Mehmet Müzekkâ Con(1885-1974)’dur.
Con,Bulgaristan Türkleri edebiyatının İkinci Dünya
Savaşı öncesi dönemiyle sonraki dönemini birbirine
bağlayan sanatçılardandır. 1890’lı yıllarda Vidin’de
doğan Mustafa Şerif Alyanak ve 1896 yılında Nevrokop/Satovça’da
doğanMehmetBehçet Perim(ö.1965) 1930’lu yıllarda
Türkiye’ye gelen şairler arasındadır. Mehmet Fikri
(1908-1941), bugün Omurtag olarak bilinen
Osmanpazarı’ndan idi. Hayatı boyunca din, adalet,
ahlâk ve fazilet için savaştı. Şiirlerinin asıl
teması Bulgaristan Türkleri ve Bulgaristan’ın doğal
güzellikleridir. 1890 yılında Kırcaali’de doğan
İzzet Dinç(ö.1965) de şiirlerinde benzer temaları
işledi. Deliorman şairlerinden Ahmet Şerifov 1926
yılında Razgrat’da dünyaya geldi. Şairin ilk şiir
kitabı olan Müjde 1960 yılında yayınlandı.
Şair, Bursa’da çıkan Balkanlarda Türk Kültürü
dergisinin başında bulunmakta ve sanat hayatını
sürdürmektedir. Halen Paris’te yaşamını sürdürmekte
olan Mefküre Mollova1927 yılında Dobriç (Hacıoğlupazarcık)’te
doğdu. Akademisyen şairlerden olan Mollova’nın
Şiirler’i 1964 yılında yayınlandı. Şumnu’lu
şairlerden Mülazım Ça
vuşev (1927-1995) basit, sade Türkçeyle yazdığı
şiirlerinde vatan sevgisini ve tabiat konularını
işledi. 1927 yılında Eskicuma (Targovişte)’da doğan
Niyazi Hüseyinov (Bahtiyar), ilk şiir kitabını 1964
yılında Köy Yankıları adıyla yayınladı. 1989
göçünde Türkiye’ye gelen şairlerdendir. Şiirlerinde
iyilik ve kötülük, sevinç ve keder gibi soyut
temaları işleyen Lütfi Demirov, 1929-1990 yılları
arasında yaşamış Razgrat yöresi şairlerindendi. İşte
onun güzel şiirlerinden bir dörtlük:Benim Yârim:
Benim
yârim incelerden incedir
İpek
fistan giymiş görsen nicedir
Saçı
sünbül, başı dağdan yücedir
Ferace
altından çıkalı beri
Sabahattin
Bayramov 1931 yılında Dobriç’te doğan şairlerdendir.
1990 yılı baharında Türkiye’ye göç eden şair hâlen
Bursa’da sanat hayatını sürdürmektedir. Adresim
Şudur(1962) ve Sokaklarım Çağrışımlar İçinde
(1966) adını verdiği şiir kitaplarında topladığı
manzumelerinde hayâl zenginliği ve felsefî
çağrışımlar ön plândadır. Bir başka Dobriç’li şair,
1934 doğumlu Nevzat Mehmedov, Bulgaristan Türkleri
edebiyatının ünlü çocuk şairlerindendir. 1968
yılında Türkiye’ye göç eden şair; Ayı Dayı
(1959), Deniz(1967) ve Üç Beygir(1967)
adını verdiği kitaplarında yer alan çocuk
şiirlerinde yine çocukların çok sevdiği hayvanlar
dünyasını ve denizi konu olarak işler. Obir sevgi
şairi olarak bilinir. Çağdaş Bulgaristan Türklerinin
ileri gelen şairlerinden birisi de Ömer Osmanov (Erendoruk)’tur.
1934 yılında Kırcaali/Koşukavak’ta dünyaya gelen
şairin asıl mesleği öğretmenlikti. 1989 yılında
Bulgaristan’dan sınır dışı edilince Türkiye’ye
geldi.Sıla hasreti şiirlerinin ağırlıklı teması
oldu. Bunu şiirlerini topladığı kitaplarının
adlarından da anlamak mümkündür. Üçüncü Mezar(1989),
Ölmeden Ölmek(1991) ve SabırDuası
(1991) onun hasret türküleridir. 1934 yılında Filibe
yakınlarında doğan Recep Küpçüev, ömrü boyunca
Bulgaristan Türklerinin haklı mücadelesini savunmuş,
öğretmenlikten atılmış ve 1976 yılında Varna’da ölü
bulunmuştur. Ötesi Var (1962) ve Ötesi Düş
Değil(1967) iki önemli şiir kitabıdır. O bir
deniz şairi olarak bilinir. Mehmet Çavuş(d. 1935-Eskicuma),
Balkan Türklerinin çok iyi tanıdığı şairlerden
birisidir. Hâlen İstanbul’da yaşayan Çavuş’un
Yılların Serenadı (1964), Bulgaristan’dan
Sesler(1985) adını taşıyan şiir kitapları ile
XX. Yüzyıl Bulgaristan Türkleri Şiiri (1988)
adını taşıyan bir şiir antolojisi bulunmaktadır. Ali
bayram (d.1935) Silistre’li öğretmen şairlerden
olup, şiirlerinde daha çok dil bilincini aşılamaya
ve sevdirmeye çalıştı.Silistre’li şairlerden bir
başkası Latif Aliyev (d.1935) de 1989 büyük göçünün
vatanından ayırdığı şairlerdendir. Bir Bahçeden
Bir Bahçeye (1961) adını verdiği şiir kitabında
halk şiiri tarzında söyleyişleri vardır. Mustafa
Mutkov, 1935 yılında Lofça’da doğdu. Tek şiir
kitabının ismi Sabah Yolcusu (1965)’dur.
“Yine köşe
başlarında beklesem onu
Bir yağmur
geçse üzerimizden ince ince
Şakaklarımızdan usulca yuvarlansa damlalar
Tekrar
elini tutsam onun
Yolumuza
halı döşese bahar...”
mısraları,
Musta Mutkov’un şiir dünyasına açılan güzel bir
penceredir. 1936 yılında Eğridere’de dünyaya gelen
Faik İsmailov (Arda), şiirlerinde daha çok Rodop
Türklerinin elem ve kederlerini, varolma
mücadelesini işledi. Onun manzumeleri,Bulgaristan
Türkleri için her zaman birer umut ışığı ve yaşama
sevinci oldu. Tek şiir kitabını 1965 yılında
Ağarırken Tan adıyla yayınladı.1936 Razgrat
doğumlu Mustafa Çetev de Bulgaristan Türklerinin en
önemli yayın organlarından olan Hak ve Özgürlük
gazetesinin yazarları arasındadır. Çetev’in
özellikle çocuk şiirleri dikkati çeker. 1950’li
yılların Bulgaristan Türkleri edebiyatında önemli
isimlerden bir başkası da Kırcaali yöresi
şairlerinden Süleyman Yusufov (S.Yusuf
Adalı)(d.1936)’dur. Şiirlerinde hece ve serbest
vezni kullanan şairin özellikle sıla hasreti
temasını işlediğini görüyoruz. Bir Uçtan BirUca
Memleket(1965), şairin tek şiir kitabıdır.
Hasköylü şairlerden Durhan Hasanov(d.1937), 1989’da
Türkiye’ye göç eden şairlerdendir. 1965 yılında
yayınlanan İnsan Kardeşlerim adlı bir şiir
kitabı vardır. Nazmi Nuriyev (d.1937), Osman Azizov
(d.1937), Aliş Saidov (d.1938) ve Şahin Mustafof
(d.1938) da Kırcaali yöresi şairlerindendir. 1938
yılında Razgrat’ın Şeremet Köyü’nde doğan Şaban
Mahmudov da Bulgaristan Türklerinin yetiştirdiği
öğretmen şairlerdendir. O da ne yazık ki 1989
göçünün vatanından ayırdığı şairlerdendir. 1966
yılında yayınladığı Gerginlik adındaki şiir
kitabında yaygın olarak insan ve tabiat sevgisini
işler. Yine Razgrat’lı bir başka şair Latif
Karagöz’dür. Halen Türkiye’de yaşayan şairin ilk
şiir kitabı Kon Kon Kelebek(1990) adını
taşır.
Bulgaristan’da çağdaş Türk Edebiyatının en güzel
seslerinden biri olan Naci Ferhadof, 1940 yılında
Kırcaali’de dünyaya geldi. Yazdığı şiirleri 1965
yılında Dağlı ve Deniz adını taşıyan şiir
kitabında yayınlandı. Türkçe’nin yasaklandığı
yıllarda Bulgarca yazdı. İşte onun güzel
şiirlerinden biri:
NERDESİN
Hani koca
bir ömür boyu benimle yürüyecektin
Ağlarsam
ağlayacak,
Gülersem
gülecektin,
Hani
delicesine vurgunduk karanfillere,
alev bir
çiçek gibi yanacaktı aşkımız
gözlerimizde, kalplerimizde,
ayrılırsak
kanayacaktı...
Hadi
gülüm,
karanfillerin rengi değişti sensiz.
Peşinde
koşmaktan titrer oldu dizlerim
Hadi
gülüm,
Yıllar
oldu yollarını gözlerim,
Varsın bu
halimi görenler deli desin,
Bekliyorum
çimen gözlüm, nerdesin!..
...
Yoruldum,
çok aramaktan olacak seni...
Şimdi sen,
Belki
başka gözlere sihirli bir perdesin,
ama ben,
hep
öylesine iyimserim seni sevdim seveli,
bekliyorum, çimen gözlüm, nerdesin?..
(4)
İsmail
Çavuşev (d.1940-Razgrat), gazeteci şairlerdendir.
İnsan sevgisi, şiirlerinin başlıca temasıdır.
Dilek adlı şiir kitabı 1967 yılında basılmıştır.
Ahmet Eminov (Atasoy)(d.1944-Eskicuma), Rahim
Recebov (Akdora)(d.1944-Kırcaali), Necmiye Mehmedova
(Ulucan) (d.1945-Pravadı), Ahmet Kadirov (d.1948-Hasköy),
Nebiye İbrahimova (Akbıyık)(d.1948-Razgrat) Hilmi
Haşal(d.1954-Kırcaali) ve Kadriye Cesur (d.1968-Mestanlı)
son dönemlerde yetişen ve hâlen sanat hayatını
sürdüren şairler olarak dikkati çekerler.
Çağdaş
Bulgaristan Türk şiirine baktığımızda dikkatimizi
çeken en önemli noktalardan birisi; şair yetiştiren
coğrafî bölgelerin belirgin bir biçimde Güney-Batı
Bulgaristan (Kırcaali yöresi) ve Kuzey-Doğu
Bulgaristan (Silistre-Razgrat-Şumnu-Eskicuma
Yöresi)’ın ön plâna çıkmasıdır. Bir başka husus; son
dönem şairlerinin büyük bir çoğunluğunun öğretmen
şairler oluşu ve rejimin baskılarından bunalan bu
insanların Türkiye’ye göç etmiş olmalarıdır. Genelde
Bulgaristan’da yaşayan Türk toplumunun sosyal
problemleri, sıkıntıları, paylaşılan acılar, sıla
hasreti, vatan ve millet sevgisi ve dolayısıyla
millî duygular ve duygulanmalar, çocuk
duyarlılıkları, tabiat güzellikleri çağdaş
Bulgaristan Türk şiirinde ele alınan belli başlı
temalar olarak dikkati çeker. Şairlerin, bir
milletin varolma mücadelesi sürecinde ne kadar
önemli bir konuma sahip oldukları yakın dönemde
Bulgaristan’da yaşanan hadiselerle bir kez daha
ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bugün Bulgaristan’daki
durum, Türk dili, kültürü ve edebiyatı adına düne
göre daha aydınlık ve ümit verici görünmektedir.

http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/148/12.htm
(*)Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim
Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü.
(1)Hasan
Eren; Balkan Ülkelerinde ve Macaristan’da
Türkoloji Çalışmaları. Dünyada Türklük
Araştırmaları ve Türkiye. Marmara Üniv.Yay.
İstanbul, 1987, s.74.
(2)Hayriye (Süleymanoğlu)
Yenisoy; Bulgar Folklorunda Türk Folkloru
Etkileri. Bilig Bilim ve Kültür Dergisi. Sayı:2,
s.141. Ankara 1996.
(3)Hayriye (Süleymanoğlu)
Yenisoy; Bulgaristan Türkleri Şiiri. Türk
Dili. Dil ve Edebiyat Dergisi. Türk Şiiri Özel
Sayısı V.(Türkiye Dışı Çağdaş TürkŞiiri), Sayı:531,
s.449. Ankara 1996.
(4) Prof.Dr.
Nimetullah Hafız; Bulgaristan’da Çağdaş Türk
Edebiyatı Antolojisi. 2(1944-1984) Kültür ve
Turizm Bakanlığı Yay.Ankara-1987. |