Katledildiği vakit 17 aylıktı henüz.Ne Türklük
biliyordu,ne Bulgarlık. Ne milletten anlıyordu,ne milliyetçilikten.
Ne vatanseverlik duygusundan tatmıştı , ne de ihanet etmişti.
Kendisi kadar küçücüktü dünyası.
Doğduğu dağın havası,suyu,bağrı yanık annesinin gözyaşları gibi
temizdi.
Evet, adını biliyordu bak .
Türkan deyince ,hemen kulak veriyor,şakıyarak pıtıl pıtıl çağırına
varıyor, boynuna sarılıyordu.
Ninesi Kerime bacının da anlattığı gibi,pek de canlıydı hani.
Emeklemeden yürümüş, kekelemeden anne,baba demişti.
Televizyondan,radyodan,annesinden veya Turhan ağabeyinden bir melodi
duymasın ,
hemen ellerini kaldırıp oynamaya başlıyordu.
Süt gibi beyaz ,tombul bir yüzü vardı.Henüz bitmiş saçları
sarıcaydı.
Gözleri,annesininkilere çekmişti,çakır ve pır pır. Sağ olsaydı hani,
ne kadar akıllı ve güzel olacaktı şimdi.
Belki bir işletmenin öncüsü. Belki bir üniversitenin alacası olurdu.
Maalesef,on sekizinci ayı bile tamamlamamıştı!
Ebeveynleri,protesto yürüyüşüne hazırlanıyorlardı.Türkan
kıpırtmalarından işi anladı ve vardı annesini şalvarından yakaladı.
-Bunu ne yapacağız? diye sordu Fatma eşine.Baksana nasıl sarıldı
bana.Kalacağı bile yok!
Götüreceğiz tabii, dedi Feyzullah da.Zaten bırakmayız
ki,ihtiyarlarda geliyorlar bizimle.Mahallede kimse kalmıyor.
Fatma,gitti dolaptan yün bir giysi aldı,acele sırtını giydirip
kızını sırtladı.
Kapıda amcasıyla karşılaştılar.
-Nereye kızım,diyerek sordu amcası minik yeğenini okşayarak.Nereye
götürüyorlar seni ?
-"Kızı bötü" ,diye yanıtladı küçük Türkan kendi dilince.
Evet,"Kırmızı botuş alacağız sana" demişti ona annesi.
Mahalleden indiler, Kaylobalılara katıldılar.
Türkanı kah annesi taşıyordu kah babası. Mogilane'ye
yaklaşınca,rejimin zorbaları belki çocuk ve kadın isyancılara
dokunmazlar ümidi ile anasının sırtında kaldı. Kayloba'lılar,
Mogilane ve Kitna halkını gergin bir durumda buldular.
Bir yandan isyancılar birleşmeye, diğer yandan da milis ve iç
müdahale askerleri, onların bu çabasını engellemeye çalışıyorlardı.
Çarpışma başladı,iki taraf bir birine girdi.
Zalimler acımasızdı. Asker ve milis,eli boş insanları gaddarca
dövüyordu. Türkan'ın babası Feyzullah,duramadı,soydaşlarının
yardımına koştu,ama bir gurup asker ve milis onun üzerine de
atılarak cop, tekme ve yumrukla vurmaya başladılar.
Bunu gören eşi Fatma, küçük Türkan sırtında "Bırakın kocamı
katiller,biz Türküz,bize dokunmayın!" diyerek hemen sıçradı ve eşini
kurtarmak üzere ileri atladı.Ve silahlar takırdadı,birden bire bir
kaç kişi yere yuvarlandı.
Fatma,hala ne olduğunu anlayamamış,eşini savunmaya çalışırken yandan
biri:
-"Kan, kan akıyor Fatma abla!" diye bağırdı biri. Sizden akıyor.
Fatma,panik bir şekilde bakındı,onda bir şey yoktu,hemen sırtından
küçük kızını kucağına aldı ve ne görsün! Katillerin kurşunları onun
omuzu üzerinden sırtındaki küçük kızının ta alnına rastlamıştı,üstü
başı kan içindeydi. |